Ne zaman bıraktın hayal kurmayı?

Ankara işte yine soğuk. Ocak ayında Ankara' nın sıcak olduğu pek görülmemiştir zaten. Son zamanlarda gözlerim hep puslu dolaşıyordum. Sanırım bu aralar çok melankolik olmuştum. Aldığım ilaçlar baskılıyordu beni dinginleştiriyordu. Ama beni dinginleştiren başka bir şey ise bu şehirdi. Gerçekten bana huzur veriyordu bu resmi ve gri şehir. Ankara öyle renksizdir ki Tunalı, Bahçeli bile yetmez onu renklendirmeye. İnsanlar hep hızlı yürür. Şehir hep hızlı akar. Hızlı akar ve çabuk tükenir. Saat 10 dedin mi sokaklar boşalır.

Aylar süren tedavimin son durağı Tunus caddesinde bir poliklinikti. Tabi ki yine bir saat öncesinde gelmiştim. Beni son zamanlarda en huzurlu hissettiren yer orasıydı çünkü. Arabamı park ettim. Tunalı' ya çıktım hemen. Ankara' ya her gelişimde giderdim. Bana eski mutlu günlerimi hatırlatırdı o cadde. Yürürken gözümde canlanırdı her anım. Yanımda 20 yaşımdaki halim beraber yürürdük cadde de. Saçımda artık tek tük beyazlar çıkıyordu. Kafamı çevirip yanımdaki adama baktım. Ne kadar neşeliydi. Beyazları da henüz çıkmamış. Gülüyordu ben de gülüyordum ama onun kadar içten gülemiyordum artık. Ben biraz değişmiştim. Üstüme bir ağırlık çökmüştü. Sanki ben bu hayatın neresindeyim diye soruyordum artık. Yanımdaki adamın ise dünyadan haberi yoktu. Çocuktu daha 20 yaşında bir çocuk. O çocuk beni görse herhalde bize bunu kim yaptı diye sorardı. Cevap veremezdim. Bunun bir cevabı yoktu. Belki de vardı ama vermeye korkardım. Bizdi belki cevabı belki de herkesti bu sorunun cevabı. Kahve içmek için bir cafeye girdik sonra. Sohbet etmeye başladım karşımdaki çocukla hedefin ne dedim bu hayatta nerede olmak istiyorsun dedim. Bu sohbetim ona çok sıkıcı gelmiş olacak ki ne hedefi ya dedi şu okulu bitirelim önce dedi. Evet 20 yaşımdayken hayat bu kadar hafifti benim için hedefim yoktu. Okulu bitirmek vardı. Hiçbir şeyi ciddiye almazdım. Sonra ne oldu da hayatı bu kadar ciddiye almaya başladım onu düşündüm cevabı bulamadım. Hep böyle kal çocuk dedim karşımdaki o gülen o gözlerinin içi gülen çocuğa. Saatime baktım. Vakit yaklaşmıştı artık. Acaba bu sefer o ilaçlardan kurtulabilecek miydim. Doktor artık tamam iyisin diyecek miydi?

Bu doktorun kapısından 2. girişimdi. Görünce beni hatırlaması çok hoşuma gitmişti. Hatırlanmak her insana güzel hissettirir. Sanırım önceki seansımızda yaptığım felsefi konuşmadan dolayı aklında kalmıştım. En az benim kadar çatlaktı bu kadında. Çatlak demeyelim de farkındaydı mı diyelim bilmiyorum. Hemen bir psikolog bulup bulmadığımı sordu bana. Ben de yine o çok bilmiş ukala tavrımla "Hayır" dedim. Beni profesyonel olarak değil beni hissederek dinleyecek birine ihtiyacım var dedim. Beni anlayacak beni yaşayacak birine. Modern tıpa biraz ters gelmiş olacak ki bu talebim eğer bir psikolog bulmazsan ilacın dozunu düşürmeyeceğim dedi. Üniversite deki benle konuştuğumu söyledim. Acaba dedim ben şizofren mi oluyorum dedim? İlginç ama bu çok normal bir şeymiş. İnsanı kendinden başka kim anlayabilir ki dedi. 20 dakikalık sohbetimizden sonra Şubat ta tekrar görüşmek üzere randevulaştık. Tabi elimde dozu artan ilaçlarla. Aslında kendimi o kadar kötü hissetmiyordum. Son zamanlarda çok fazla umursamaz olmuştum ve bu durum hoşuma gidiyordu. Kendimle uğraşmayı da bırakmıştım. Kendimi suçlamıyordum. İnsanlar beni suçluyor ben de onlara kocaman lanet olsun(türkçe dublajlı) diyordum. Her şeyin suçlusu ben olamam ya.

Polikliniğin Atatürk bulvarına bakan tarafından çıktım. Az yürüdüm. Dizlerimin bağı çözüldü birden. Bu aralar çok sık başıma geliyor bu ilaçlardan mıdır nedir? Yığılıp kalasım geliyor aniden. Üst geçidin merdivenlerine oturdum. Yine geldi o çocuk pis pis sırıtıyor. Artık sinir bozucu olmaya başladı her şeye bu kadar gülecek ne var dedim. "Ne oldu?" dedi. "Büyük kaybettim" dedim. "Sen hiç umudunu kaybeden birini gördün mü?" dedim. "Ahh bırak bu arabesk cümleleri" dedi aniden. "Anlat ne oldu dedi?" Son 3 senedir yaşadığım şeyleri anlattım. Güldü yine manyak manyak. "Ne gülüyorsun?" dedim. " Bunları ben de yaşadım" dedi 20 yaşındaki ben. "Ama sen ne zaman hayal kurmayı bıraktın?" . Bilmiyorum ben ne zaman hayal kurmayı bıraktım. Ne zaman kafayı yastığa koyar koymaz uyumaya başladım bilmiyorum. Sarıldı çocuk aniden bana. "Üzülme" dedi. "Henüz herkesi tanımadın. Aynı şeyleri defalarca yaşamış olman hayal kuramayacağın anlamına gelmez. Elinde kırılan bardağın camları batıyor diye bardak mı kullanmayacaksın?" dedi.

Sorunu anlamıştım hayallerim kırılmıştı. Defalarca sevmiş defalarca kursağımda kalmıştı. 20 yaşındayken kurduğum hayallerin hiç biri gerçek olmamıştı. Hayata kızgındım. Hayata kırgındım. Buydu dizlerimin bağını çözen. Aslına bakarsan hayal kurmuyor değildim. Ama kurduğum hayallere inanmıyordum. Şöyle bir kafamı kaldırdım ve baktım insanları kurduğu hayallere inandıran güç neydi? Bilmiyorum onu unuttum. İnsanlara hayal kurduran başka bir insanmıydı? Az önceki konuşma gerçek miydi? Şizofren mi oluyordum? Yanımda oturan çocuk nereye gitmişti? Kalktım merdivenlerden;
Bir vakit hiç durmadan yürüdüm
Yol Aldım hayli zaman
Bıkmadan usanmadan
Yorulmadan Yürüdüm.

Hastalığım ne depresyon ne anksiyete, hastalığım kurduğum hayallerin kırılması.


Yorumlar

  1. İyi işler dilerim. Yazar olamadığım için buradan mesaj attım affet. Fazla ömrüm kalmadı Yakında öleceğim.
    Çalışmalarımı isteyen alsın kullansın. Benimle kaybolmasınlar. Türkiyeye insanlara faydası dokunur. Bugüne dek projelerimi oda tv yorumlarda sundum artık pek gelemeyeceğim. Keşke ekşi sözlükte mühendislere mimarlara ulaşabilse idim.
    Selamet dilerim.
    Büyük sondaj kuleleri fikir olarak not alınmalı termonükleer enerji kadar güç üreterek insanların enerji çevre su sorununu çözecektir.
    İmalat temel yapı Avusturalyadaki güneş kulesidir. 100 metre çap 1000 metre yükseklik. Kule güneş enerjisi değil yerkabuğu enerjisi kullanacaktır. 7 24 çalışacağı ve 50 derece sera ısısı değil 200 derece termal ısı kullanacağı için 12 kat fazla enerji üretecektir. Avusturalyadaki kule tabanındaki 1 km karelik sera ile 1000 mw saat güç üretirken bu kule 12 000 mw saat güç üretecek deniz suyundan içme ve sıcak su ihtiyacını karşılayacaktır.
    Nasıl yapıır
    Kule betonarmedir. Her 50 metrede bir iç kısımında dairesel olarak dizili raylar bulunur. 5 metre yükseklikteki yatay raylarda karşılıklı olarak dizili patform vardır. Kule vinç gibi uzanan bu platform sondaj borularını taşıyacaktır. 20 katlı platform sayesinde 1000 metrelik parçalar halinde sondaj yapmak mümkün olacaktır. Sondaj 10 metrelik borularla tak sök olarak yapıldığından uzun sürer ve maliyeti yüksektir. Model 10 kademede 10 000 metre derinlik ve 200 derece ısıya ulaşır. Kısa sürer maliyet düşer. Ekonomik olarak yerkabuğu ısısından enerji üretmeye olanak tanır.
    Kuleler deniz kıyısına yapılır. Kule 100 metre çapında olduğu için borunun açı ile sondaj yapması mümkün olur. Bu sayede tek bir kuleden 10 km çaplı alanda sondaj yapmak mümkün olur elektirikli başlık ve esnek malzeme ile ilk önce 5 km erine inen sondaj daha sonra 45 derece açı ile ilerlemeye devam eder. Ana sondaj borusu içinden geçen küçük sondaj boruları ile hızla sondaj tamamlanır.
    İlk önce 200 derece ısı ile deniz suyu buharlaştırılır. Buhar türbini döndürünce eter dolaşım radyatöründe geçer ısını bırakarak yoğunlaşır. Eter radyatörü kule tabanını ısıtır taban ile tavan arasındaki ısı farkı ile rüzgar enerjisi üretir.
    Kule kirli havayı emer çevreyi temizler. Atık yakıt masrafı yoktur. Aynı maliyetle nükleer santral kadar güç üretir. Samsun Antalya İzmir İstanbula kurulacak 4 kule 48 000 mw güç üretir. Enerji ihtiyacını karşılar. Sanayi için gerekli bol ve ucuz enerjiyi sağlar.
    İsteyen kendine göre değiştirebilir. Kullanabilir.
    Faydaları Dünyayı kanserden kurtaracaktır. Yatırım çeker 3 milyon işsiz gence Almanya gibi kaliteli iş sağlar. Mutlu ömür dilerim elimden gelen bu. Detay isteyen mail atabilir. kemalbeziroglu yandex enerjimerkezim.blogspot.com ve Pusula gazetesinde yayınlanan çalışmama bakabilirsin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Efexoru Bırakmak

Antidepresan Kullanırken Yaşananlar

Umursanmamak